Bize Ulaşın: 0216 208 13 35 E-Mail: [email protected]
 

Sözleşmenin Hata Hile veya Korkutma (İkrah) Sebebi ile Geçersizliği

Sözleşmeler ve Borçlar Hukuku / 24.10.2021

Kimi zaman, kişinin özgür iradesiyle imzalamak istemeyeceği bir sözleşmeyi hata, hile (aldatma) veya korkutma sonucunda imzalaması söz konusu olabilmektedir. Türk Borçlar Kanunu’nda “irade bozuklukları” olarak nitelendirilen bu gibi durumlarda; kişinin hata, hile veya korkutma sonucu imzalamış olduğu sözleşmelerin geçerli olup olmadığının, başka bir deyişle, iradesi sakatlanarak sözleşmeyi imzalayan kişinin, sözleşme hükümleri ile bağlı olup olmadığının doğru şekilde tespiti oldukça önemlidir.

1. HATA (YANILMA)

Sözleşmenin esaslı noktaları hakkında yanılan tarafın ile mevzuatta “hata” olarak tabir edilen bu yanılma haline rağmen sözleşme kurulmuşsa, hataya düşen taraf, sözleşme ile bağlı değildir. Türk Borçlar Kanununun 30. Maddesinde

“Sözleşme kurulurken esaslı yanılmaya düşen taraf, sözleşme ile bağlı olmaz.”

İfadesiyle yer bulan düzenlemeye göre; bir kimsenin iradesinin hata sebebiyle sakatlandığının kabul edilebilmesi için o hatanın esaslı bir hata olması şartı aranmaktadır. Yani hataya düşülen noktanın, o sözleşme bakımından kurucu öneme sahip olması gerekmektedir. Yoksa sözleşmenin kurulması bakımından önemli olmayan yancı hususlarda yanılgıya düşmek, kişinin iradesinin sakatlandığı anlamına gelmediğinden, sözleşmenin geçerliliğine etki etmemektedir.

Hata halleri ise kanunda; açıklamada hata, saikte hata ve iletmede hata olmak üzere üç türlüdür.

1.1. AÇIKLAMADA HATA

Kişinin sözleşme kurulurken ifade ettiklerinde, yani beyanlarında hata olması anlamına gelen “açıklamada hata” hali, Türk Borçlar Kanununun 31. maddesinde yer bulmakta olup, her zaman esaslı hata sayılmamaktadır. Bu noktada, uygulamada da sıklıkla görülen aşağıdaki durumların, açıklamada hata hali olarak kabul edileceği, kanunda açıkça düzenlenmektedir:

  • Yanılan, kurulmasını istediği sözleşmeden başka bir sözleşme için iradesini açıklamışsa,
  • Yanılan, istediğinden başka bir konu için iradesini açıklamışsa,
  • Yanılan, sözleşme yapma iradesini, gerçekte sözleşme yapmak istediği kişiden başkasına açıklamışsa,
  • Yanılan, sözleşmeyi yaparken belirli nitelikleri olan bir kişiyi dikkate almasına karşın başka bir kişi için iradesini açıklamışsa,
  • Yanılan, gerçekte üstlenmek istediğinden önemli ölçüde fazla bir edim için veya gerçekte istediğinden önemli ölçüde az bir karşı edim için iradesini açıklamışsa.

1.1.1. BASİT HESAP YANLIŞLIKLARI

Diğer taraftan, basit hesap yanlışlıkları ise esaslı hata kabul edilmemekte olup, bu gibi hallerde, basit yanlışlıkların düzeltilmesi ile yetinilmektedir.

1.2. SAİKTE HATA

Saik” kavramını, bir kimseyi o işlemi (sözleşmeyi) yapmaya sevk eden güdü, bir kimsenin o işlemi yapmasının altında yatan motivasyon şeklinde tanımlamak mümkündür. Kural olarak, bir kimsenin sözleşmeyi imzalarkenki saiki, sözleşmenin karşı tarafı için önemli değildir. Bu sebeple de saikte hata, esaslı hata olarak kabul edilmemekteyse de, TBK’nın 32.maddesinde düzenlenen istisna hali, şu şekilde alıntılanabilir:

“Yanılanın, yanıldığı saiki sözleşmenin temeli sayması ve bunun da iş ilişkilerinde geçerli dürüstlük kurallarına uygun olması hâlinde yanılma esaslı sayılır. Ancak bu durumun karşı tarafça da bilinebilir olması gerekir.”

Görüldüğü üzere; bir kimsenin yanıldığı saikinin dürüstlük kuralları gereğince, sözleşmenin temeli olarak sayılması mümkün ise ve bu durum karşı tarafça da bilinebilir nitelikte ise artık saikte hatanın da esaslı hata olduğunun kabulü gerekir.

1.3. İLETMEDE HATA

Sözleşmenin kurulmasına ilişkin açıklamanın (iradenin) karşı tarafa yanlış iletilmesi halinde ortaya çıkan “iletmede hata” hali de TBK m.33 gereği esaslı hata olarak kabul edilmektedir.

1.4. HATA HALİNDE TAZMİNAT YÜKÜMLÜLÜĞÜ

Sözleşmenin başlıca unsurlarından olan karşılıklı olarak iradelerin örtüşmesi şartını ortadan kaldırdığı için sözleşmenin hükümsüzlüğüne yol açan hata (yanılma) hallerinde, sözleşmenin hükümsüzlüğü dolayısıyla taraflardan en az birinin zarar görmesi gayet olasıdır. Bu gibi hallerde, kendi kusuru ile yanılan ve sözleşmenin hükümsüz sayılmasına sebep olan taraf, TBK’nın 35.maddesinde açıkça, diğer tarafın sözleşmenin hükümsüzlüğü dolayısıyla uğradığı zararı karşılamakla yükümlü kılınmıştır. Ancak bu durumun istisnası, diğer tarafın, yanılanın iradesinin hata sebebiyle sakatlandığını bilmesine veya bilebilecek durumda olmasına rağmen sözleşmenin imzalandığı hallerde, yanılanın tazminat yükümlülüğünün ortadan kalktığı hallerdir.

2. ALDATMA (HİLE)

Yüksek yargı makamlarının içtihatlarında, bir kişinin eğer ki gerçek durumu biliyor olsaydı kabul etmeyeceği bir şeyi kabul etmesine bir başka kişi tarafından sebep olunması durumu olarak betimlenen “aldatma (hile)” halinin varlığı tespit edilir ise aldatma şartları uyarınca hüküm kurulmaktadır.

TBK’nın 36. maddesine göre ise; taraflardan birinin aldatması yüzünden sözleşme yapan taraf, yanılma halinin esaslı olup olmamasından bağımsız olarak, sözleşmeyle bağlı değildir. Görüldüğü üzere; aldatma sebebiyle iradenin sakatlanmış olduğunun kabul edilebilmesi için aldatma sonucu oluşan yanılmanın esaslı olması şartı aranmamaktadır. Kişinin sözleşme kurulurken aldatılmış olması, sözleşme ile bağlı olunmaması için yeterli kabul edilmektedir.

3. KORKUTMA (İKRAH)

Korkutma; bir kimseye yapmak istemediği bir işlemi yapmadığı takdirde zarara uğrayacağının bildirilmesi olup, TBK’nın 37. maddesine göre; sözleşmenin tarafı olup olmadığından bağımsız olarak herhangi birinin korkutması sonucunda sözleşme yapan taraf, sözleşmeyle bağlı sayılamayacaktır.

3.1. KORKUTMA HALİNDE TAZMİNAT YÜKÜMLÜLÜĞÜ

Kimi durumlarda, taraflardan biri durumdan tamamen habersizken, sözleşme dışı üçüncü bir kişi, diğer tarafa çeşitli korkutma yöntemleri uygulamak suretiyle, sözleşmeyi zorla imzalatabilmektedir. İkrah yoluyla sözleşme imzalamaya mecbur bırakılan tarafın, sözleşme dışı bir üçüncü kişi tarafından korkutulduğu ve sözleşmenin diğer tarafının korkutma halini bilmediği veya bilebilecek durumda olmadığı bu gibi durumlarda, ikrah nedeniyle sözleşmenin geçersizliğini ileri süren korkutulan tarafın tazminat yükümlülüğü gündeme gelebilmektedir. TBK’nın 37.maddesinde yer bulan yasal düzenlemeye göre, olay üzerinde yapılacak değerlendirme nihayetinde, hakkaniyetin gerektirdiği kanaatine varılır ise, korkutulan tarafın, geçersiz hale gelen sözleşme dolayısıyla korkutmadan habersiz diğer tarafa belli bir miktar tazminat ödeme yükümlülüğü vardır.

4. HATA, HİLE VEYA KORKUTMA SONUCU İMZALANAN SÖZLEŞMELER GEÇERLİ MİDİR?

Türk Borçlar Kanunu’nda irade sakatlığı halleri olarak tanımlanan hata, hile ve aldatma durumlarının varlığında, irade sakatlığının etkisi altında yapılan sözleşmelerin geçersiz sayılacağı, kanunda açıkça düzenlenmiştir.

Ancak Kanun; iradesi sakatlanan ve geçersiz sözleşme ile bağlı kalmak istemeyen tarafa, belli bir süre içinde sözleşme ile bağlı kalmak istemediğini bildirme yükümlülüğü yüklemiştir. Şöyle ki; Türk Borçlar Kanunu’nun 39. maddesine göre;

“Yanılma veya aldatma sebebiyle ya da korkutulma sonucunda sözleşme yapan taraf, yanılma veya aldatmayı öğrendiği ya da korkutmanın etkisinin ortadan kalktığı andan başlayarak bir yıl içinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmez veya verdiği şeyi geri istemezse, sözleşmeyi onamış sayılır.”

Görüldüğü üzere mevzuatımıza göre, iradesi sakatlanan taraf, 1 yıl içinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmez ise, sözleşmeyi zımnen onaylamış sayılacak ve sözleşme ile bağlı olacaktır. Bir yıllık süre; yanılma ve aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren başlayacak olup; korkutma halinde ise korkutmanın etkisinin ortadan kalktığı tarih 1 yıllık sürenin başlangıç tarihi olarak kabul edilecektir.

5. SONUÇ

Sonuç olarak; hata, hile veya korkutma sonucu imzalanmış olan sözleşmeler geçersiz kabul edilmektedir; ancak iradesi sakatlanan ve sözleşme ile bağlı kalmak istemeyen tarafın bir yıl içerisinde sözleşme ile bağlı kalmadığını karşı tarafa bildirmesi gerekmektedir. Aksi takdirde, sözleşme kendisi için bağlayıcı hale gelmektedir.

Yorum Yazın

guvenlik anahtari

Yol Tarifi